22 Haziran 2010 Salı

elveda

Benim sen de keşfedipte senin kendinde göremediğin şeyin hayal kırıklığını yaşıyorum. Sen içinde doğmakta olan sevgimin, ki ancak insan doğduğu yere sadık olabilir, melankolik sancılarını çekemedin... Emin ol sen beni anlamaya çalışırken ben de senin gibi seni anlamaya çalıştım ve bu yüzden bu bir son elvada... Bir gün gözlerimin içine bakabildiğin için şanslı olacaksın ve belki de ben hayatımın geri kalanında bunun için birşeyleri başarmış olacağım...

16 Mayıs 2010 Pazar

Ne Zaman?

İnsanoğlu "hayatın kolay olacağına dair" verilmiş bir söz varmışcasına isyan ediyor... "Neden olmadı?", "Ne zaman?", "Yeter artık!" alışıldık laflarımız değil mi? İyi de kimse bize hayat mükemmel olacak demedi ki? Hem neden insanlar kolay olan şeylerden zevk alıyor anlamıyorum. Haketmek, elde etmek için uğraşmak değil mi aslında haketmeye çalıştığın şeyden zevkli olan? Bana göre öyle. Mutluluk, aşkda -ne kadar inanmasam da- öyle. Onun için uğraşmayı gerektirir ve onun için uğraşırken gerçek aşkın/mutluluğun aslında uğraşmak olduğunu görürsün. Düşünün elde ettiklerinizin akıbetini... İşte aşk/mutluluk bu yüzden kaçar insanlardan, akıbetini düşünür... Ne zaman ki sadakatinizi gösterir ona tatlı dille yaklaşırsanız gelir kırmaz sizi/bizi... Aksi halde aşağıdaki dizelerde anlatılana mahkumuz...

Sen soğuk kış güneşine bakarken çöl ateşi yakacak beni
Mesafelere dolanacak iklimler
Ayrı ayrı yerlerde, başka insanlar, başka nefesler
Ama hep uykusuz geceler.

17 Mart 2010 Çarşamba

Bir Yönetmenin Doğuşu

Öncelikle belirtmek isterim ki kendisi benden hakettiği dayağı yemiştir. Şaka bir tarafa Yiğit arkadaşımız  bir senede gerçekten hiç kendisinden beklenmedik bir şekilde kendisini aşırı derecede geliştirdi. Bunda gerek iş hayatına atılması gerek yeni yaşının getirdiği olgunluk şüphesiz ki çok etkili oldu. Geçenlerde dalga geçtiğim bir tiyatro çalışmasına atıldı...


Atıldı atılmasına da hep yapamayacağını söyledim. Aslında ikimizde biliyorduk yapabileceğini sadece takılıyorduk birbirimize. Tiyatro altyapısı zaten var olan arkadaşım geçen sene tiyatro oyunu yazmasını da geliştirerek bu sene enfes bir oyun çıkardı ortaya. Tabi ki ona yardım eden birsürü insan vardı ama iskelet tamamiyle kendisine aitti. Ayrıca organizasyonu da kendisi üstlenerek gerek müzik olsun gerek geçişler olsun izlemekten zevk alınan ve eminim ki okul dışında yapılsa insanların para verip gösteri sonunda "Verdiğimiz para helal olsun" dedirtecek bir oyun çıkardı ortaya... Kendisini tebrik ediyorum ve şımarmamasını temenni ediyorum. Oyuncu arkadaşları da tebrik etmek boynumun borcu tabii. Özellikle nabi (özellikle adı küçük) ve Şerafettin'i...

11 Mart 2010 Perşembe

Üniforma

Lise son sınıfa kadar dershane hayatına yabancı olan birisi olarak yeni yeni öğrendiğim birkaç şey var ki en önemlisi belki de üniformanın ağırlığı. Normal bir öğrenci gibi, olması gereken şekilde düzgün ve kurallara uygun şekilde giyinirim. Yaklaşık 5-6 aydır dershanede "Okul hayatımın toplamı" kadar ders çalıştım. Çalışmakla kalmadım binlerce soru çözdüm... Ama gelin görünki bir günden bir güne yorulmadım.


Okul üniforması ile geçirdiğim bir elin parmakları kadar saatte yaşadığım yorgunluğu inanın 1 hafta çalışınca dahi yaşamadım. Neden diye sordum birkaç kere kendime. galiba buldum "Üniforma"... Bugün misal sabah 9'dan akşam 7e kadar ders işleyip test çözdüm - ki burda da bir yanlışlık var ona da sonra değiniriz- ama 5 saatlik okul yorgunluğunun 4/1'i yok üzerimde. Üniforma insanı köleleştiren,"başka köpeklere karışmasın diye renkli tasma takılan" köpeklere benzettiren giysiler bütünü bence. 21.Yüzyıla gelinmiş bir dünyada insanların gelişmiş teknolojik bilgilerle, uzaya hakim olma planlarıyla uğraşacaklarına birkaç bez parçasına anlam yüklemekle uğraşmaları saçma değil midir sizce de? Üniforma aslında, gelişmemiş ülkelerde ailelerin ekonomik sınıf farkını en azından okulda ortadan kalkması için uygulanan bir yöntem. ama bu Türkiye için geçerli olmamalı! Neden mi? En fakirinin üstünde bile Adidas, Nike vb bir sürü marka varken bu yöntem kendinizi kandırmaktan öteye gitmez. Tabi ki üniforma olayı makyajla ayrı tutulmalı ve insanlar boyalı tenleriyle oturmamalı sıralara. Üniformanın öğrenciye yüklediği anlamsız ve bir o kadarda gereksiz ağırlık, gelecek nesillere zarardan başka hiçbirşey sağlamadığı gün gibi aşikar... Hala ne diye giyeriz şu "amblemli gereksizleri" ?