28 Aralık 2009 Pazartesi

İsyan…

İşin cıvkı çıktı artık, ya geleceksin bitecek bu hasretim yada bana sabır, mide bulantısı ilacı, dayanma azmi, baş ağrısı için bitkisel bir karışım, geceleri uyumak için uyku hapı, daha az düşünmemi sağlıyacak bir formül, birkaç avutmalık şarkı, biraz irade, azıcık gurur, iştah arttırıcı birkaç püf noktası, seni görmemem için bir at gözlüğü, mutlu görünmek için bikaç maske, bi’ miktar peçete ve bir aşığın sevdiğini unutabilmesi için gereken şeylerden minimum miktarda bulup getireceksin. Bendekiler anca 7 ay dayandı….

ama biliyorum sen zoru seversin…

15 Kasım 2009 Pazar

Erken tatil yolda

Milli Eğitim Bakanlığı bir anda H1N1 (domuz gribi) ‘den ölen 20 kişiden sonra işin ciddiye bineceğini anladı ve alınan önlemlere ek olarak birde erken sömestır tatili düşünüyor. Büyük ihtimal 1 yada 2 hafta önce tatil yapacağız. Bu bizim için biryandan sevindirici biryandan düşündürücü. 1-2 hafta öne alınması demek bütün sınavlarımızın peşpeşe olması yani çalışacak zaman kalmaması demek.

Bu erken bir tarihe alınma uzatma gibi anlaşılmasın, tatil 15 gün ise 15 gün olacak yine. 2 hafta eklenmeyecek yani… Bakarsın uzatırlar belli mi olur.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Yazık…

Geçenlerde Milliyet gazetesinin yayınladığı ve İngiliz Bilim adamlarının araştırmalarına dayandırdığı “Gelecek 50 Yıl içinde Neler yok olacak?” haberine rastladım. Çok ilgimi çekti biraz bakındım. Hep bilindik şeyler… Yok efendim herşey dokunmatik olacakmış mouse’lar ortadan kalkıcakmış, DVD’ler tarih olacakmış falan da filan…

Yıl sırasına göre ilerliyordum 2027 yılına gelmiştim. Bilin bakalım ne kaybolacakmış? Mahremiyet

Hiç bir özel hayatın olmadığı, herkesin herşeyi normal karşıladığı, evlilik denilen olayın tamamen ortadan kalktığı, kaba tabirle kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir hayat. İnsanlar artık özeli gördükleri insanları paylaşacak, haya ayaklar altında bile görülemeyecek. Zaten bu gidişinde sonu oraya varmıyor mu? Allah bana o günleri göstermesin…

 

Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/galeri/yeni/goster.asp?galeriid=7732

7 Ekim 2009 Çarşamba

12.Sınıf Devamsızlık Değişiklikleri...


Bilindiği gibi bir öğrencinin mazaretsiz okula gitmeme hakkı 20 gündür. Bu sayıyı aşan öğrenciler notları ne olursa olsun başarısız sayılır ve sınıf tekrarı yapılır. Yine bildiğiniz gibi 4.sınıflar (12.sınıflar) ÖSS'ye hazırlanır ve bunun için okula sürekli sahte raporlar verir ve sınava çalışır. Bir öğrencinin mazaretli ve mazaretsiz topla devamsızlık hakkı ise 45 gündür. Yani ölüm, doğal afet, yangın, göz altına alınma, uzun süreli hastalık gibi durumlarınız yoksa maksimum 45 gün okula gitmezsiniz.

MEB'ten yapılan açıklamaya göre artık öğrencilerin sahte rapor hazırlamadan ÖSS'ye çalışmalarına kolaylık sağlamak için velinin bir kağıdı yeterli... Yapılması gereken sadece velinizin "ÖSS'ye çalışmak" açıklamasıyla bir dilekçe ile okul müdürlüğüne başvurması. Çoğu okul bu durumu örtpas edip uğraşmak istemiyor. Eğer böyle bir durumla karşılaşırsanız lütfen buradaki dosyayı çıkarın ve idareye götürün. Belgenin altında eski Milli Eğitim Bakanının imzası bulunmakta ve tamamen yasal. MEB kendi sitesinde yayınladı. Hadi kolay gelsin...

Dilekçe Örneği;
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
x Lisesi Müdürlüğüne

         Okulunuz ... Sınıfında okumakta olan ... numaralı ..... .......... 'ın Üniversite geçiş sınavına çalışmak üzere 25 gün boyunca izinli sayılmasını istiyorum. Bilgilerinize arz ederim


                                                                                                                                   Öğrenci velisi
                                                                                                                                       .... ........
 --------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sonsuz Döngü

Programlama derslerinde sıkça bahsedilir. İşte insan hayatındaki örneği;

Candan Erçetin'den "Mühim Değil" dinlemek...
Keşkeleri sorulara çevirmek...
Acaba'lardan cevaplar yaratmak...
Deli cesaretli'ye dönüşmek...
Ne kaybedebilirim'lere bulaşmak...
Alınan cevaplarla durulmak...
Suların berraklaşması...
Teselli'yi Candan Erçetin'den "Mühim Değil"de bulmak.
...
...
...
thanks gera

6 Ekim 2009 Salı

Staj Defteri

Beni bilirsiniz araştırmayı ve paylaşmayı severim :) Kendime verdiğim onca sözü çiğneyip yine sizlere(Lise arkadaşlarıma) yardımcı olayım dedim...

Bildiğiniz gibi staj mevsimi başladı. Herkeste bir telaş, bir koşuşturma. Bu koşuşturma ortasında soru işareti varki hiç sormayın...Staj defteri. Daha önce staj defteri hazırlamış çoğu kişi reddedildiği ve notlarının aşağı çekildiğini anlattı. Dikkatli olmamız gerektiği söyledi. Bende naçizane bir staj defteri örneği hazırladım. Birkaç doldurma örneği verip gerisini size bırakacağım. İnşallah size yardımcı olur.

Öncelikle staj defteri denilen şeyin bir defter olmadığını belirtmek isterim. Günlük olarak iş yerinde yapılan işlerin yazıldığı kağıtların hepsine staj defteri deniliyor. Yani her staj günü için başka bir sayfaya yaptıklarımızı yazmamız gerekecek.

Örneği buradan indirebilirsiniz.

E peki ne yazacağız buraya derseniz işte bir kaç örnek;

Bugün işyerine bir müşteri geldi. İnternete bağlanamadığını söyleyerek makinaya bakmamızı söyledi. Müşteri makinayı getirdi. Bilgisayarı açtım. Aygıt yöneticisinde bilinmeyen aygıtlar bölümünde bilgisayar bilinmeyen bir aygıt tespit etmişti. Bunu hemen kaldırdım. Yenile dedim ve 15 sn sonra modemi algıladı. Kasayı açarak modemin markasına baktım. 54k v.90 özelliğine sahip  Creative marka modemdi. Hemen modemin bulunduğu driver cd sini taktım. Modemi Windows’a tanıttım. Sıra gelmişti internete bağlanmaya. Telefon hattını modeme taktım. Çevirmeli ağdan müşterinin kullandığı şifre ve kullanıcı adıyla internete bağlandım. Biraz denem yaptım, hattan düşme falan olmadı. Makinayı kapattım ve müşteriye teslim ettim. Bugünlük işim de böylece bitmiş oldu.

 -------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bugün işyerine bir muhabsebeci geldi . Bilgisayardaki bilgilerinin bazıları kalybolduğunu söyledi.  Bize kurtarma gibi bir şansımız olup olmadığını sordu. Bizde kurtarma yapabileceğimizi söyledik. Veri kurtarmada kullanılan birkaç program var. Bunların en iyisi Tiramisu. Bu program Her yılın 26 Nisan’ında  ortaya çıkan ve harddisleri göçerten CIH virüsünün yaptığı hasarları bile geri alıyordu.Bu programın sadece Windows ortamında değil, Unix,Linux,Novell işletim sisteminlerinde bile kullanılıyordu.Tiramisunun kullanımında, bir defaya mahsus olmak üzere register ediyorsunuz. Böylece lisans hakkın sizin oluyor. Ayrıca register edilmediği taktirde program verilerin bir bölümünü kurtarıyor. Program çalıştırıldığında karşımıza mavi bir ekran geliyor. Program çalışır çalışmaz disket sürücüde disketin olup olmadığını kontrol ediyor. Lisans disketini disket sürücüye yerleştirerek lisanslı hale getirebiliyoruz. Daha sonra ”Recover”  butonuna basılıyor ve veri kurtarma başlıyor. Kurtarılan veriler ekranın sağında listeleniyor. Sağa gelip istediğiniz bilgiyi kurtarabiliyorsunuz. Yarım saat bekledik. Program kurtarabildiği verileri sağ tarafa listeledi. Biz burdan gerekli olan biligileri aldık. Başka bir dizine kopyaladık ve müşteriye teslim ettik.

 ----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu örnekleri doldurmanız için vermedim. Sadece nasıl yazılacağını ne yazılacağını bilmeyen arkadaşlar için örnek teşkil etmesi için verdim. Tavsiyem örnekteki Ad, Soyad, kısımlarını wordte doldurmanız ve içeriği çıktı alındıktan sonra tükenmez kalem ile yazmanız.

Hepinize kolay gelsin. Gözlerinizden öperim!:P

5 Ekim 2009 Pazartesi

Yeşil

İnsanları sınıflandırmak her zaman yanlış bir davranıştır. Bu seferlik beni affedin. 2 tür insan vardır;

İslamın kutsal yeşilini doların yeşili için kullanan,
Doların yeşilini İslamın kutsal yeşili için kullanan insan...

29 Eylül 2009 Salı

Bitirilemeyen Ülke

Sokaktan geçen birisini çevirin. Türkiye hakkımda ki görüşlerini sorun. Size bir anlatır ki üniversitede rektör zannedersiniz. Anlattığı şey ise genellikle aynıdır; Türkiye üzerinde oynanan oyunlar, dış güçlerin alavere dalaveresi, kardeşi kardeşe düşüren güzel planlar falan. Bu liste uzayıp gider. Anlatan kişi haklıdır zaten, Osmanlıların yükseliş devrinde başlamış ve hala devam etmekte olan oyunları bilmeyen yoktur. Konu burdayken herkes birşeyler anlatabilir. Kendi bakış açısından gördüklerini paylaşabilir. Ben öyle yapmayacağım...

Eğer bize anlatılanlar, bizim gördüklerimiz doğru ise bu ülkenin ayakta kalması bir mucize gibidir. Asırları geçen oyunlar topluluğu nasıl olur da bu kadar az hasarla atlatılabilir? Nasıl mı? Aile yapısı ile. Türklerin ailelerine bağlı bir millet olduğunu herkes bilir. Bu aile yapısı, bu bağlılık o kadar gelişmiştir ki iki kardeşi birbirine düşürseniz bile onlar ilk BAYRAMda barışacaktır. Yapılan her ne olursa olsun birbirlerini affedecektir. Şüphesiz ki bunun derinlerine indiğiniz zaman saklı tek gerçeği görmek çokda zor değil. Din kavramı özellikle de Müslümanlık aile yapısına önem vererek aslında hiçbirşey yapmadan otursak bile başımızda ki belaları savuşturmamıza yardımcı oluyor. Durum bu haldeyken, emellerine ulaşmaları için yapılabilecek tek şey nedir? İkilem çıkarıp insanların dinimi nefretle sorgulamasını sağlamak...

Dikkatli olmak lazım.

26 Eylül 2009 Cumartesi

MEB'ten sağ gösterip sol vurma!

Kısa bir süre önce YÖK istifalar ile sarsıldı. İlk vakitler pek anlam verememiştim, "insanlar bizleri (Meslek lisesi öğrencilerini) neden üniversiteli yapmamak adına bu kadar çaba sarf ediyor" diye düşünür olmuştum. Daha sonra bir kaç kaynaktan öğrendiğim bilgileri toplayarak baktığımda gördüm ki meslek liselerine gümüş tepsiyle sunulan bu hediye (Katsayıların kalkması) aslında İmam Hatip Liselerine altın tepsi ile sunuluyormuş. Bu konuda çok yorum yapmaya gerek yok. Beni çok sevindiren bir olay bu.

Gel gelelim bu kanun ile neler değiştiğine...
Okulun ilk günü (24.09.09) yine aynı yazılı kağıtları okumak için okul müdürü topladı karşısına bizi. Öğrenci işte dinler mi? Lakin araya öyle birşey sıkıştırdılar ki duymamak mümkün değil. Haftalık ders saatleri 40'a çıkmıştı. Ne demek bu? Hergün tam tamına 8 ders. Hayatının en güzel çağını yaşayan bir insan için bu süre azımsanacak bir süre midir? Böyle bir sistemin, insanların basbas "Çocuklarınızı okula yollayın" diye bağırdığı bir ülkede eğitime zarar vermemesi işten bile değil. İkinci eğitimin (öğlencilik) bitiş saati 20:30 olarak ayarlanmış. 1-2 saatlik yoldan gelen genç kızlarımız tedirgin olmayacak mı? Bir düşünün insanlar hergün gazetelerden tecavüz, kaçırılma, cinayet haberlerini deste deste okuyor. Hangi aklı başında insan bırakın kızını erkek evladını bu saatte dışarıda tutar? Saat 21:30 da eve giren bir insan nasıl sağlıklı ders çalışabilir? Öğrenci milleti sosyal hayat ve çevre edinebilmek için illa okuldan kaçmak zorunda mı? E peki öğretmenlerin, emekçilerin bu konudaki tek kazanımı uyuyamamak mı?

Maalesef ki, söylenenler ile yapılanlar aynı kapıyı göstermiyor. Öğrenciler artık bir denek gibi kullanılıyor. Okula gittiğine gideceğine pişman oluyor. Hadi hayırlısı...

Facebook'ta Paylaş