10 Eylül 2012 Pazartesi

Algı Meselesi

Kürtçe yasağının en güzel yanıdır belki, Ahmet Kaya şarkıları. Kürtçe serbest olsaydı da bu şarkıları anlamasaydık çok üzülürdüm şüphesiz. Belki de anlamadığım için üzülmezdim ve gereksiz şişirilmiş bir sanatçı olarak görürdüm. Bu kadar bencillik yeter. Geleyim asıl konuya, bu adamın bir şarkısı beni aylar sonra yazmaya itti; "Kendine İyi Bak". Aslında bakınca artık asaletini yitirmiş bir kalıp gözükse de şarkı o kadar yoğun ki kelimeler yetersiz kalır.

https://www.youtube.com/watch?v=c4SA9IcDrrY


Şarkı bu. Ee ne öğretti bu şarkı Enes'e?

Aslında bazen "olmamalı" dediğimiz olayları, kaybedişleri, ayrılıkları düşündürdü. Acaba kaybetmekten korktuğumuz için mi "olmamalı" dedik yoksa gerçekten gidenin gitmemesi mi gerekiyordu? Aslında ayrılığın adı "ayrılık" değil de yeni bir macera olsaydı, yada ne bileyim kaybediş dediklerimizi aslında yeni bir fırsat olarak görseydik bu kadar ısrarcı olur muyduk? Bence hayır. En azından kendim adına konuşursam, ben olmazdım. Kendine iyi bak der geçerken tek endişe edeceğim şey şarkıda bahsedilen "düşman olma" ihtimali olurdu. Yani demem o ki insan bazen sadece kaybetmiş olmamak için at gözlüğü takıyor. O kaybedişin bir diriliş olmadığını görmek gerekiyor. Nereden nereye bağladım bilmiyorum ama iyi geldiği kesin. Bu arada, "Beni düşünme, su akar yatağını bulur".

9 Nisan 2012 Pazartesi

İyi vs Mutlu

21 yaşındayım. Bu vakte kadar binlerce karar vermişimdir. Kararlarım ise binlerce farklı yola sokmuştur beni. Geldiğim yere ve çevremdekilere bakılacak olursa iyi kararlar verdiğim söylenebilir. Ama... Kim demiş "iyi" kararların insanı "mutlu" edeceğini? Kararlarım neticesinde uzun süre "şahane" görünüp aslında "mutsuz" olduğumu benden iyi kim bilir ki? Oturup düşününce fark ediyor insan, daha iyi anlıyor, en "iyi" kararın kendisi tarafından verilmiş karar olduğunu... Çoğu zaman yakınımdakilerin istedikleri, hissettikleri doğrudur varsayımından yola çıktım oysaki. Aslında beni zerre kadar tanımayan ve kafasındaki ben'i kafasındaki ben için çizdikleri yoldan yürütmeye çalışanlar kararlarımı sorguladılar, saptırdılar. Minnettarım, "iyi" kararlar aldırdınız ama "mutlu" edemediniz.

22 Haziran 2010 Salı

elveda

Benim sen de keşfedipte senin kendinde göremediğin şeyin hayal kırıklığını yaşıyorum. Sen içinde doğmakta olan sevgimin, ki ancak insan doğduğu yere sadık olabilir, melankolik sancılarını çekemedin... Emin ol sen beni anlamaya çalışırken ben de senin gibi seni anlamaya çalıştım ve bu yüzden bu bir son elvada... Bir gün gözlerimin içine bakabildiğin için şanslı olacaksın ve belki de ben hayatımın geri kalanında bunun için birşeyleri başarmış olacağım...

16 Mayıs 2010 Pazar

Ne Zaman?

İnsanoğlu "hayatın kolay olacağına dair" verilmiş bir söz varmışcasına isyan ediyor... "Neden olmadı?", "Ne zaman?", "Yeter artık!" alışıldık laflarımız değil mi? İyi de kimse bize hayat mükemmel olacak demedi ki? Hem neden insanlar kolay olan şeylerden zevk alıyor anlamıyorum. Haketmek, elde etmek için uğraşmak değil mi aslında haketmeye çalıştığın şeyden zevkli olan? Bana göre öyle. Mutluluk, aşkda -ne kadar inanmasam da- öyle. Onun için uğraşmayı gerektirir ve onun için uğraşırken gerçek aşkın/mutluluğun aslında uğraşmak olduğunu görürsün. Düşünün elde ettiklerinizin akıbetini... İşte aşk/mutluluk bu yüzden kaçar insanlardan, akıbetini düşünür... Ne zaman ki sadakatinizi gösterir ona tatlı dille yaklaşırsanız gelir kırmaz sizi/bizi... Aksi halde aşağıdaki dizelerde anlatılana mahkumuz...

Sen soğuk kış güneşine bakarken çöl ateşi yakacak beni
Mesafelere dolanacak iklimler
Ayrı ayrı yerlerde, başka insanlar, başka nefesler
Ama hep uykusuz geceler.

17 Mart 2010 Çarşamba

Bir Yönetmenin Doğuşu

Öncelikle belirtmek isterim ki kendisi benden hakettiği dayağı yemiştir. Şaka bir tarafa Yiğit arkadaşımız  bir senede gerçekten hiç kendisinden beklenmedik bir şekilde kendisini aşırı derecede geliştirdi. Bunda gerek iş hayatına atılması gerek yeni yaşının getirdiği olgunluk şüphesiz ki çok etkili oldu. Geçenlerde dalga geçtiğim bir tiyatro çalışmasına atıldı...


Atıldı atılmasına da hep yapamayacağını söyledim. Aslında ikimizde biliyorduk yapabileceğini sadece takılıyorduk birbirimize. Tiyatro altyapısı zaten var olan arkadaşım geçen sene tiyatro oyunu yazmasını da geliştirerek bu sene enfes bir oyun çıkardı ortaya. Tabi ki ona yardım eden birsürü insan vardı ama iskelet tamamiyle kendisine aitti. Ayrıca organizasyonu da kendisi üstlenerek gerek müzik olsun gerek geçişler olsun izlemekten zevk alınan ve eminim ki okul dışında yapılsa insanların para verip gösteri sonunda "Verdiğimiz para helal olsun" dedirtecek bir oyun çıkardı ortaya... Kendisini tebrik ediyorum ve şımarmamasını temenni ediyorum. Oyuncu arkadaşları da tebrik etmek boynumun borcu tabii. Özellikle nabi (özellikle adı küçük) ve Şerafettin'i...